10-Grafiker Olmak İstiyorum... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10-Grafiker Olmak İstiyorum... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2021 Çarşamba

Grafiker Olmak İstiyorum...

Yaklaşık 1 hafta önce genellikle grafik tasarımcıların, bunun yanında bilgisayar kullananların ve buna benzer meslek dalında çalıştığını düşünenlerin uğrayıp sorunlarını aktardığı ve çözüm bulmak için yazdığı bir sitenin forum alanında gözüme çarpan bir başlık bana yıllar öncesinde yazdığım aşağıdaki bu yazıyı anımsattı. 

14 Ocak 2008 yılında yazdığım ve yayınladığım bu yazıyı arşivimden bulup yeniden okudum. Konuya uygunluğu düşünüldüğünde neredeyse cuk oturan bir yazı olmuş. İsterseniz siz de o dönem yazdığım bu yazıyı aradan geçen 13 yıl sonra olması gereken değişimin ne durumda olduğunu görmek açısından okuyabilirsiniz. 

Buyrun, ilgili yazı aşağıda...

-------------------------------------------------------------------------    

Yaklaşık 1 yıl önceydi. Bir gün çalıştığım işyerine bir arkadaş geldi. Kendisi işyerimizde yardımcı grafik tasarımcı olarak çalışmak üzere işe alınmış bir kişiydi. Kendisiyle tanışma anında yüzüne ilk baktığımda temiz bir yüz ve masum bir bakış ilk göze çarpan özellikleriydi. Sanırım 1 dakika kadar yüzüne hiç bir şey sormadan baktım. Sahip olduğu yüz ifadesinden ve karşımda oturduğu koltuktaki duruşundan ve en önemlisi de sahip olduğunu ifade etmek için göstermesi gereken duruşundan nasıl bir psikolojiyi üzerinde taşıdığını anlamaya çalışıyordum.

    Çalıştığım reklam ajanslarına çeşitli dönemler stajyer olarak gelen öğrencilerin dönemsel olarak bulunmaları ve mezun olanların ise aramıza yeni katıldıklarında sahip oldukları bilgi düzeylerini belirlemek adına ve kendileriyle iyi bir başlangıç yapabilmek düşüncesiyle yaptığım konuşmaların bir benzerini bu yeni gelen arkadaşla yapmak ve birbirimizi tanıma sürecini olumlu bir şekilde başlatabilmek için bazı şeyleri sormam gerektiğini düşündüm.

- Sanırım kurs mezunusun, yani okullu değilsin..?
- Evet abi. Ben falanca kursa gittim. 3 ay boyunca Photoshop ve FreeHand programlarını öğrendim.
- Peki bu programları ne kadar öğrendiğini düşünüyorsun?
- Abi dört dörtlük olmasa bile dört üçlük biliyorum. Bundan eminim.
- Hııı. Tamam. Anladım. Şimdi bu masa ve bilgisayar senin. Bundan sonra bu bilgisayarı kullanacaksın. Hayırlı uğurlu olsun.

    Konuşmamızı kısa kestim. Huyum kurusun karşımda iddialı konuşan kişilerin söylediği sözleri ağızlarına bilgim doğrultusunda tıkmak gibi bir özelliğim olduğunu yıllar öncesinde yani çocukluğumda kazanmanın bana verdiği hazzı bir çok kez tatmaktan geri kalmadım. Fakat nedense bu arkadaşı ilk bakışta sevdim. Kendisini ve moralini bozmamak için ağzıma gelen sözleri yutkundum. Herşeyin zamanla ortaya çıkacağını bildiğim için durumu sürece yaymayı yeğledim.

    Bir çok kişi kendisini " Grafiker " olarak tanımlar aslında tanımlamanın orijinali şöyledir. Grafik tasarım meslek dalında çalışma yürüten ya da uğraşı veren kişiye, " Graphic Designer " denir. Bunun türkçesi " Grafik Tasarımcı " dır. Bu tanımlamayı ukalalık olsun diye değil tanımlamanın doğru bir şekilde ortaya konulması anlamında belirtiyorum. Bunun yanında adına grafik sanatı denen olgu tek başına bir anlam ifade etmez. Tasarımcı grafik öğeleri kullanarak ortaya sanatsal bir çalışma çıkartır yani ortada mevcut bir hamur vardır ama bu hamuru yoğuracak olan da grafik tasarımcı'dır. Bu kişi düşünce olarak somuttan soyuta, soyuttan somuta gidiş sürecinde tasarlanması gereken her şeyi, grafik sanatının bütün temel tasarım ilkelerini ve bir tasarımda olması gerekli unsurlarını kullanır ve ortaya bir eser çıkartır. Bu sanatın gereklerini en iyi bir şekilde uygulamaya koyan bu insan yani grafik tasarımcı yoktan bir şey yaratmadığı gibi, varolan bir şeyi de yok etmez. Doğada bulunan mevcut öğeleri düşüncel gücü, sanatsal disiplini ve bilgi birikimi çerçevesinde yoğurur, dönüştürür, biçimlendirir ve yine bize sunar. Kitapsal tanıtım ve anlatımların dışında varolan mevcut etkileşimleri de göz önünde bulundurduğumuzda sanat denen olguyu ortaya çıkartan insanoğlu tasarım denen dönüşümü de bilinçli bir şekilde kendi dağarcığına katmasını bilmiştir. Tüm bunlar bir araya geldiğinde ise " Grafik bakış açısına sahip tasarımcı " ortaya çıkar.

    Günümüzde ve öncesinde aile yaşamı içerisinde bulunan çocuklara büyüdükleri zaman ne olmak istedikleri sorulduğunda genellikle ve çoğunlukla;

- Doktor, yok yok mühendis olmak istiyorum...

    
sözcükleri küçüğümüzün ağzından dökülür. Toplumun genel yapısı gereği sanatla uğraşan ailelerin dışında kalan kesimler ( bunlar ne yazık ki çoğunluğu oluşturuyor ) çocukları için meslek seçimi telkinlerinde daha düzenli ve gelir düzeyi oldukça iyi olduğu düşünülen meslek dallarını önermektedirler. Sanatçı olmanın düzensiz, disiplinsiz ve kazancı iyi olmayan durum oluşturduğunu düşünen azımsanmayacak düzeyde aile, çocuklarının sanatçı ve bizi ilgilendiren anlamda " Grafik Tasarımcı " olmaları yönünde herhangi bir etkide bulunmadıklarını bilmek için sanırım ileri görüşlü olmaya gerek yok. İnsanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar. Bu onlar için bilinememezliğin getirdiği ürkeklik, karamsarlık ve korkunun düşüncelerine yansımasının bir ifadesidir. Bu anlamda ebeveyler çocuklarının kendilerine sanatçı olmaya karar verdiklerini söylediklerinde bu noktadan başlayarak onları caydırmak hatta bu düşünceden alıkoymak için baskı yapmaya başlarlar. Oysa ki bir toplumun can damarlarının sanatçılar olduğu düşünüldüğünde ve en önemlisi de sanatçı olmanın ayrıcalıklarının olduğu tüm dünyada bilinmesine karşın toplumumuzun düşünce yapısının bu noktaya gelemememiş olması onları bilmedikleri bir meslek dalında yönlendirememe ve en önemlisi de bu noktada çocuklarıyla övünememe durumuna sokar.

    Herhangi bir aile toplantısında kendisine sorulduğunda çocuğun;

- Sanatçı olmak istiyorum amca... demesi ortamın bir anda buz kesmesine neden olabilir.
- Sanatçı da neymiş? Ne sanatçısı olacaksın bakiyim... 

    sözleri en iyimser olanların ağzından dökülürken anne ve babanın çocuklarına tuhaf ve anlamsız bir yüz ifadesiyle bakıyor oldukları gözlerden kaçmaz.

    Yıllar öncesinde katıldığım bir dost toplantısında mesleğimle ilgili kimsenin bilgi sahibi olmadığı bir dönemde içlerinden birisinin merakından;

- Ne iş yapıyorsun..? diye sorması sonrasında kendisine,
- Grafik tasarımcıyım... 

dediğimde uzaydan gelmiş bir kişiye bakar gibi olduklarını gördüm ve kendilerine mesleğimle ilgili genel bir açıklama yapmak gereğini duydum. Sonrasında sanki anlamışlar gibi başlarını bir aşağı bir yukarı salladıklarını gördüğümde ise gülmekten kendimi alamadım. Konuşmaların bundan sonraki sürecinde karşımdaki kişiler sanki onların içerisinde bulunduğu durumdan anlamayacakmışım gibi davranmaya başladılar. Onlarla yaptığım konuşmalar sonrasında bana daha da tuhaf bakmaya başladılar. Herhangi bir sanat dalıyla ilgilenen bir kişinin başka konularda düşüncesinin ve önerilerinin olabileceği hatta bunun o sanatçıyı genel durum gereği daha sağlıklı kılacağını kendilerine belirtmeme karşın konuyu anlamadıkları hallerinden açıkça belli olan bu kişiler bana daha da tuhaf bakmaya başladılar. Neden mi..? Çünkü ben sanatçıydım ve onların çok dışında bir özelliğe sahiptim.

    Sanatçı olmak, özellikle de grafik tasarımcı olmak, bir toplum yapısı içerisinde bulunan diğer meslek katmanlarının tümü hakkında genel ya da en azından yüzeysel bir bilgi sahibi olmayı, bunun yanında genel kültür olarak asgari bir bilgi birikime sahip olmayı, bakış açısı olarak toplumun algılama biçiminden bağımsız olarak konulara ve olaylara daha geniş bir şekilde bakmayı, mantıksal olarak bakıldığında sağlam bir bütünlüğe sahip olmayı, sanatsal olarak bakıldığında ise tüm bunları yoğurabilme becerisi ve birikimini özünde barındırabilme yeteneğine sahip olmayı beraberinde getirir.

    Grafik tasarımcı özünde bir sanatsal psikologdur. İçerisinde bulunduğu ekonomik yapının, üretimden tüketime kadar olan zinciri içerisinde önemli bir halkadır. Bu derece önemli olan bu grafik tasarımcı üç aylık ne tür bir birikime sahip olduğu belli olmayan sözde eğitimcilerin savsaklayan bakış açıları, sanatsal olmayan ve salt program öğretmeye dönük davranış biçimlerinin ürünü olamaz. Genel amacı kursuna kayıt olan kişilerin ödediği ücretin sonucunda genel geçer bilgileri sınırlı bir süre içerisinde gaza getirme noktasında mahir, sanatsal yaklaşım yönünde kısır, tümüyle ticari tarzda sertifika odaklı eğitim verdiğini övünerek belirten adı " Grafik Tasarım Kursu " olan yerler olamaz.

    2001 ekonomik krizi sonrası ucuz iş gücüne ihtiyaç duyan, tüccar düşüncesine sahip işverenlerin akademi mezunları dışında bir insan gücü yaratma noktasında geçici ve o döneme özgü can simidi olarak gördükleri " Grafik Tasarımcı Kursu " bitirmiş kişilerin salt kendi işlerini gördürmek ve en önemlisi de kendi kişisel kar hırslarından taviz vermemek adına düşündükleri bu çarpık yapı daha sonra sistematize olmaya ve kişilerin ekonomik kurtuluşu için iyi bir çözüm noktası olmaya başladı.

- Meslek sahibi olmak mı istiyorsun..? Seni 3 ayda grafiker yapalım. İstediğin her şeye bizim sana vereceğimiz eğitimle kavuş.


    

Koskoca bir yalan. Temel sanat eğitimi almayan bir kişinin sahip olduğu sığ kişisel kültür düzeyi ile bir şekilde öğrendiği bilgisayar programları sonrasında grafik sanatının temel prensiplerine uygun yaklaşım biçimi ve çalışma tarzını  hayata geçirip içerisinde bulunduğu topluma sunum yapabileceğini varsaymak en hafif anlatımla saflıktır. Ortadaki mevcut duruma kayserili tüccar bakış açısıyla yaklaşan kişilerin boş hayallerle avuttukları insanlara çözüm yolu olarak sundukları bir meslek dalının 3 aylık bir eğitimle elde edilemeyeceğini anlamaları sonrasında içerisine düştükleri psikolojik durumu anlatmaya ise kelimeler yetmez. Kişisel kurtuluşun çözüm yolu olarak gördükleri gaz verici kurslarla bu işin olmayacağını anlayan kişiler giden paralarına mı yoksa kazanmadan kaybettikleri hayallerine mi yanacaklarını bilememe noktasına gelmektedirler. Grafik tasarımcı olmanın birkaç program üzerinde bilgi sahibi olmadığının insanlara bu güne kadar gerektiği şekilde anlatılmadığı da düşünüldüğünde kendisini elit olarak gören bir takım kişilerin topluma karşı sorumluluk duygusu içerisinde olmak yerine esen bu rüzgarın kendi yelkenlerini nasıl dolduracağının telaşı içerisine düşmüşlerdir.

- Bu durumdan kendimize parsa çıkartmanın zamanıdır...

    düşüncesinde olanlar aldatılan kişilerin vebalini üzerlerinde taşıdıklarını unutmamalıdır. Yaptıklarının iyilikten çok bu noktada doğal olarak bilgisiz ve çaresiz olan kişilere gerçeği anlatmadıkları için kötülük olduğunu nedense anlamak istememektedirler. Bu ortamdan yararlanıp ceplerini doldurmanın ötesinde başka bir düşünceye sahip olmayan bu kişiler bir süre sonra gaza getirilip kandırılan kişilere nasıl hesap verecekleri şimdiden düşünmeye başlamalıdır. Geçen zaman onların lehine değil aleyhine işliyor bunu da bilsinler.

    Türkiye'de çeşitli dönemler bazı meslek dalları popüler olmuştur. Bir dönem İnşaat Mühendisliği, başka bir dönem ise doktorluk. Liseyi bitirip üniversiteyi kazanamayan ve kahvede boş oturmaktan bıkıp eline aldığı bir gazetede koskoca puntolarla yazılmış bir ilanı okuyan bir gencin büyük ümitlerle başladığı bir macerada hüsrana uğramasıyla sonuçlanan hatta bir çok kişinin iş bulamadığı için başka işler yapmaya yöneldiği, bu düşüncesini de bir şekilde bazı yerlerde isyan eder türden yazılarla belirttiği bir meslek dalı seçimi öncesinde büyümüşte küçülmüş bir kişiye adam olması için hangi mesleği seçmesi gerektiği sorulduğunda;

- Grafiker olmak istiyorum abi...

    diye cevap vermesi sonun başlangıcının tipik bir örneği olarak ne yazık ki karşımızda durmaktadır. Oysa ki adam olacağı varsayılan bir tasarımcının geniş bir bakış açısına, gelişmiş güncel bir mesleki bilgi düzeyine, gerektiğinde sınırları aşabilecek ama gerektiğinde ise nerde duracağını bilecek bir mantık yapısına, kıvrak ve pırıltılı bir zekaya, anlatımı geniş sözcük dağarcığa, zengin ve etkili bir konuşma ve ikna yeteneğine ve daha saymakla bitmez kişisel becerilere sahip olması şarttır.

    Bu şartları yerine getiremeyen kişilerin, istedikleri kadar o, bu, şu türünden program bilgisine sahip olması hiç bir anlam oluşturmamaktadır. Tasarımcıya hangi programları bildiği değil hangi düşüncelerin hangi düzeyinde dans edebildiği sorulur.

Saygılar...