17-Bilgi Narin Bir Kuştur... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
17-Bilgi Narin Bir Kuştur... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2021 Cumartesi

Bilgi Narin Bir Kuştur...   

1970'li yıllardı. Lise öğrenimimizi sürdürdüğümüz o dönem okulumuzda bulunan bir hocamız hemen bütün okulun dikkatini üzerine daha geldiği ilk anda çekmeyi başarmıştı. Öğrencilere karşı gösterdiği ilgi, çaba ve eğitme noktasında harcadığı enerjiyi aklı başında olan hemen herkes görebilmişti. Okul öncesinde, ders arasında veya okul sonrasında yanına gittiğimizde bizlere yardımcı olmak, edindiği geniş bilgi birikimini hiç bir karşılık gözetmeden aktarmak konusunda cansiperhane bir çabanın içerisinde olduğu her halinden belli oluyordu. Kendisiyle öğretmenler odasında hiç çekinmeden görüşebiliyor ya da okul dışında istediğimiz her an kendisine ulaşıp kafamızda oluşan soru işaretlerine cevap bulabiliyorduk. Kendisiyle her görüşmemizde bizlere şunu sanki özel bir mesaj vermek istercesine tekrarlıyordu.

- Çocuklar, eğitim ve bilgi parayla alınıp satılacak bir şey değildir. Eğitim sevgi, bilgi  ise cesaret gerektirir...

    Bu sözü duymamın üzerinden yıllar geçmesine karşın değerli hocamızın şu anlamlı sözü ise hala bugün söylenmiş gibi aklımdadır. Her görüşmemizde kendisinin üzerine ısrarla parmak bastığını ve bunu söylerken de gözlerinin parladığını anımsıyorum.

- Bilgi narin bir kuştur, cahile her yol yokuştur.

    Bu ve buna benzer pek çok seçilmiş sözü neredeyse kendisine edebi bir hitabet tarzı olarak benimsemenin ötesinde eğitimini verdiği edebiyat dersinde bizlere dağarcığında bulunan tüm bilgiyi aktarmak için özel bir çaba göstermesine bile gerek kalmadan doğal akışında ve her öğrencinin dikkatli bir şekilde katıldığı bilgi ortamına bizi gönüllü olarak çekmesini bilirdi. Hepimiz onun öğrencisi olmaktan gurur duyardık. O da bizi eğitmekten memnun olurdu. Aslında diğer eğitimcilerimizin de sağlıklı düşüncelere sahip olduğu o yıllar, bizlerin olması gerektiği şekilde ve gönüllülük esasına dayalı, eğitimcilerimizle bütünleştiğimiz, yaşamsal bilgilerin herkesin kendi özel yaşam hanesine eklenmesinin zeminin hazırlandığı güzel yıllardı.

    Teknolojik olmasa da ( o dönemin teknolojik gelişmesi bu dönemle kıyaslanamaz bile ) yaşamsal olarak iyi bir eğitim aldığımızı düşünüyorum. Aradan yıllar geçmesine karşın o değerli hocamızın sözü yeri geldiğinde yine o ilk günkü tazeliğiyle aklıma gelir.

- Bilgi narin bir kuştur, cahile her yol yokuştur.


    Bilginin ve eğitimin olması gereken doğal aktarım yerine parayla alınır, satılır bir duruma gelmesi kadar kötü ve sıradan bir durum olamaz. Bilginin kalitesi, aktarımın ayrıntılı ve karşılıksız olmasıyla eşdeğerdir. Bilgi aktarımının birincil dereceden paraya tedavül edildiği, bilginin verilen parayla eşdeğer kılındığı ve ne kadar paran varsa o kadar bilgi sahibi olursun düşüncesinin hakim olduğu sığ düşünceli paragözlerin, altyapıya ve nitelikli bakış açısına sahip olmayan, en önemlisi de bilgi aktardığı kişiyi yolunacak kaz olarak gören bakış açısına sahip kişilerin elinde tekelleşme noktasına gelen bu tür aktarım yöntemleri ne yazık ki içerisinde bulunduğumuz sektöre de hakim oldu.

- Bilginin küpü, ocağınızın tüpüyüm...
- Bilgiyi CD'ledim. Cildini şömizledim.
- Bilgiye doyacak, elmayı soyacak, kitabımı rafınıza koyacaksınız...


    
Sığlığın denizleri kuruttuğu, bilginin kendi tekelinde olduğunu sananların bir kaşık suda fırtına koparttığı bir ortamda;

- Bilgi nedir..?
- Kültürlü olmanın temel kriterleri nelerdir..?
- Sağlıklı bir eğitim için hangi yöntemler izlenmelidir..?


araştırmaları ve sorgulamaları yapılmadan kısa günün kazancı düşüncesinin kişilerin hücrelerine kadar işlediği, köşe başında CD satan seyyar satıcı modunda bir yaklaşım izleyen bazı sözümona eğitimci zevatların tasarımcının kişisel yetersizlik durumundan yararlanma düşüncesiyle harekete geçip, yol, yöntem ve biçem bilgisinden yoksun kaptı kaçtı zihniyete sahip bir yaklaşım izleyerek sözümona bilgi ve deneyim aktarıcısı modunda tavır sergilemesi beni nedense hiç şaşırtmıyor.

    Kendisini sözümona eğitimci sanan, bilgiyi her fırsatta paraya tedavül etme düşüncesinde olan ve her şeyden önemlisi de kişilerin bilgi edinme hakkını kendi tekeline almak için elinden gelen her yolu, yöntemi çıkarı doğrultusunda yönlendirmeyi kendisine birincil amaç edinen kerameti kendinden menkul misyonsuz ve vizyonsuz tahtakale tüccarlarının bu sorumluluğun altından kalkabilmeleri mümkün değildir.

-- İnternet siteleri arasında mekik dokuyan, gittiği her sitede kendince aktardığı bilgi kırıntılarının sonuna kendi kişisel reklamını eklemeyi kendisine amaç edindiğini, 

-- Ücretsiz seminer safsatasıyla orada burada ya da bilmem kaç ilde verdiği veya verecekleri söylenen seminerlerin aslında kişisel tatmin duygusu ve  reklamın ötesine geçmeyeceğini,

-- Yanlış ve yanlı yönlendirmelerin aslında bilgi edinmeye çabalayan ve edineceği her tür bilgi için hiç çekinmeden gecesini gündüzüne katma çabasında olan iyi niyetli unsurları kişisel güdü ve reklam bombardımanına tutmanın ötesinde bir şey olmadığını,

-- Faydalı ve ücretsiz seminer diye ortaya attıkları standart ve sıradan toplantılar öncesinde kişilerin elektronik posta, işyeri bilgisi, telefon numarası türü bilgilerinin kayda alındığı formların doldurulması çabasında olanların hangi amaç için  hareket ettiğini kafası biraz çalışan herkes hemen anlar.

    Bu kişilerin asıl amacı bilgi aktarmak değil kitap ve CD satmaktır. Bilgi, onlar için amaca ulaşmada kullanılan bir araç olmanın ötesinde ne yazık ki herhangi bir anlam ifade etmemektedir. O kişilerin gözünde en yararlı bilgi, paraya bir an önce dönüştürülmeye yarayan bilgidir.

- Meyva veren ağaç taşlanır...
- Elini taşın altına sokmak...


    Kerameti cebine atacağı paradan menkul kişilerin hemen her fırsatta bu iki söze sarılmaları son dönemde çok sık karşılaştığım bir durum. Bu zevatlar karşılarına dikilen kişi, durum, olay ve konu sonrasında ceplerinde can simidi gibi hazır tuttukları bu iki sözü hemen çıkartıp ortaya atıyorlar.

    Üzerinde meyvaların dallarından sarktığı, taşlanınca bir anda hırslanıp karşılığında kendi meyvasını taş olarak atan bir ağaç türü mü var..? Yoksa meyva verdiği söylenen ağaç siz misiniz..?
Yapmayın beyler, bu sözünüzü meyva veren ağaçlar bir duyarsa (ki duyarlar), sonrasında eskaza hiç bir karşılık gözetmeksizin bizlere verdikleri meyvaları keserler ve bizler o canım meyvalardan mahrum kalırız...

    Aklı başında olan hiç bir insan elini taşın altına sokmaz. Elini taşın altına sokan kişinin kafa yapısından ve düşünce biçiminden şüphe duyarım. Adına taş denen nesne diğer tüm nesneler gibi bir araçtır. Elini kullanması gereken aracın altına sokan kişi ise amaçla aracı birbirine karıştıran beceriksiz aptalın biridir.

    Beceriksizliği kendisine beceri edinmiş, bilgiyi kendi kişisel çıkarlarının esiri yapma düşüncesinde olan yoz kişilerin kişisel tatmin duygularını gidermenin yeri bu camia değildir. Sizler, lütfen bir an önce kendinizi, meyvelerinizi, taşlarınızı alıp tırnak içinde belirttiğiniz tikilerinizle ve en önemlisi de hangi amaç için kullanacağınızı belirtmediğiniz halde topladığınız mail, adres bilgisi ve telefon nolarınızla birlikte bu camiayı terk edin.

    Ne demişti değerli hocam;

- Bilgi narin bir kuştur, cahile her yol yokuştur.

Saygılar...