14-Kullanıcı Kimliği... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
14-Kullanıcı Kimliği... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Temmuz 2021 Pazartesi

Kullanıcı Kimliği...

Sanal olduğu bazı kişiler tarafından inatla iddia edilen internet ortamında bulunan sitelere üye olan kişilerin kendi kişisel düşünce ve davranış yapısını bir kenara itip üye olduğu sitenin kendisine dayattığı kurallar zincirine boyun eğeceğini hatta bu ortama her şart ve koşul altında uyum sağlaması gerektiğini, mevcut kurallara kesinkez uymasının kendisi için hayati bir önem taşıdığını iddia edenlerin insanın kişisel ve toplumsal psikolojisinden bir haber olduklarının anlaşılabilmesi için konuya mantıksal olarak bakmasını bilen kişilerin kafasının azbuçuk çalışıyor olması yeterlidir.

    Bilgisayar kullanmasını öğrenmeyi öncelikle merak, ilgi ve sonrasında kendisine hırs edinmiş bir insan düşünün. Bu insanın grafik tasarımcı olduğunu veya olma yolunda kendisini aday olarak gördüğünü düşünün. Bununla birlikte bu insanın öğrenme sürecinde kendisi için yararlı olacağına inandığı bir site düşünün. Düşünün, düşünün. Tüm bunları düşünmek öyle söylendiği kadar zor olmasa gerek. işte o İnsan bir gün bilgisayarın karşısına geçer ve kazanmak için can attığı bilgilerin bu site yoluyla kendisine aktarılacağını sandığı sitenin adını yazmaya başlar. Bir şekilde duyduğu veya kendisine bir arkadaşı tarafından önerilen bu siteye girer. Merakını yenemediği bu siteye bir an önce üye olmak ve sormak için can attığı soruları bu sitede sormak artık onun için yaşamının vazgeçilmez bir parçasıdır.

    Büyük bir heyecanla doldurduğu üyelik başvuru formunu zaman geçirmeden gönderir. Kısa bir süre sonra artık o sitenin üyesidir. Büyük bir camianın kapıları önünde sonuna kadar açılmıştır. İçerden gelen sonsuz bilginin serin ve rutubetli kokusu bütün benliğini bir anda sarmıştır. İçini hafif bir ürpertinin kapladığını hissettiği o an artık geri dönülmez bir yolun başında olduğunu ve kendisini bir daha o camiadan kimsenin koparamayacağını düşünmektedir.

.............................................................

    
Sanalsanmasyon hastalığına yakalandığını koltukta oturan ve kendisi gibi tuhaf bakan bir psikologdan öğrendiğinde bir süre boş gözlerle etrafa baktı ve benliğini kaplayan bu hastalığın kendisinde yarattığı tarhibatı nasıl atlatacağını düşünmeye başladı. Sonra bir an başını yanında bulunan koltukta oturan doktora çevirip sordu.

- Doktor bey bu hastalığı nasıl atlatırım..?
- Şimdi bakın bu öyle bir hastalıktır ki tıp buna henüz çare bulamadı. İsterseniz sizin anlayacağınız bir şekilde anlatmaya çalışayım. Siz bence artık kayıp bir vakasınız. Herkesin normal yaşamda karşılaştığı durumlar sizi etkilemez. Siz bundan sonra sanalsanmasyon ortamların sorunsallığı içerisinde kulaç atacaksınız.
- Nasıl yani..?
- Şöyle. Müsade edin açıklayayım. Normal insan karşılaştığı sorunları çözümsemek için önce biraz düşünür. Durumu tahlil eder. Sorunsalın zorluk derecesini ölçmeye çalışır. Elinde bulunan çözümsel çıkarımını öncelikle dolu olan kaba koyar eğer ilgili kab taşarsa vazgeçer ve boş olan başka bir kaba yönelir. Sanalsanmasyon olan kişi ise soruna olması gereken doğal tepkiyi gösteremez. Olayın içerisine sanal bağlamdan bodoslama dalar. Kaş, göz demeden yarar geçer. Bir süre sonra arkasına baktığında yaptıklarına kendisi bile şaşar. Durumu düzeltmek için yapacağı kimliksel geri gidişlerin de artık bir işe yaramayacağını bilmesine karşın gidebileceği en son noktaya kadar gider. Aslında bu yaptığı konuyu toparlamak değil kimliksel tavizi kendi benliğinde yasallaştırmaktır.
- Ne yani şimdi ben de öyle mi yapıyorum demek istiyorsunuz..?
- Efendim açıklamama izin verin lütfen. Tam konsantre oldum yakalandığınız hastalığın sosyo-psikolojik tahlilini yapıyordum kestiniz. Olmaz ki ama.
- Tamam doktorcum izin müsade her ne varsa senin olsun, buyur anlat. Bak ağzımı kapadım hatta mühürledim bile. Hımmmm...
- Aferin. Akıllı adamları severim. Deliyle uğraşmaktansa akıllıyla uğraşmak iyidir demiş atalarımız. Neyse şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Sanalsanmasyon kişi atmasyon verilerin esiri olmuş herşeyini uzaktan kumandaya bağlamış birisi olarak benim size önerim bir an önce bulunduğunuz bu ortamdan sıyrılın. Size birinci önerim bu. Haa bakın bu ortamdan kopmak öyle göründüğü kadar kolay değildir. Sizi öncelikle sanal nöbetler bekliyor. Bu nöbetler başlangıçta hafif sarsılmalar, parmaklarda klavye alışkanlığı nedeniyle yazıyormuş hissi uyandıran titreme ve kasılmalar, bununla birlikte en önemlisi de kendinizi her durumda üstün görme nöbetleri yaşayacaksınız. Bir aşama sonrası ise yazmadığınız halde yazdığınızı sandığınız herşeyin bu güne kadar yazılmamış düzeyde olduğuna kendinizi inandıracağınız bir dönemden geçeceksiniz. Korkmayın bu geçici bir nöbettir zamanla bunu da aşarsınız hatta bu duruma inanmaz kendinize şaşarsınız.
- Hımmmm...
- Olması gereken normal insan tepkilerine kavuşmanız biraz zaman alacak. Bu zamanı kısaltmak elbette yine size bağlı. Uzaktan kumandanıza sahip çıkın ve hiç bir şekilde başkalarının eline geçmesine izin vermeyin. Aksi taktirde yakalandığınız bu amansız hastalıktan kurtulmanız asla mümkün olmaz. Demedi demeyin sözlerime kulak verin. Bir daha söylemem. Bu arada size ayrılan sürenin de sonuna geldik. Son sözünüz..?
- Hımmm..!

.............................................................

    Üyeliğinin ilk dakikalarında sorduğu soruya gelen cevapların kendi bilgi dağarcığına yeni hazineler ekleyeceğinden emin olan bu arkadaşımız sorduğu ilk sorunun cevabını elleri terleyerek heyecanla beklemektedir. Belirli aralıklarla açtığı forum başlığını tıklar. Sorusuna cevap verileceğinden, merakının giderileceğinden öylesine emindir ki artık o saatten sonra onu kimse soru sormaktan ve sorduğu sorulara yazılmış cevapları okumaktan alıkoyamayacaktır. Vee ilk cevap. Heyecan dorukta verilen cevabı bir solukta okur. Gözlerine inanamaz başa döner bir daha okur.

- Vay beee. Ne güzel yazmış. Adam işi biliyor kardeşim. Benim gibi değil. Şıp diye cevapladı soruyu.

    İlk sorunun heyecanını atlatan arkadaşımız ( isterseniz bu arkadaşımıza bir isim bulalım. Buldum adı " Serinkanlı " olsun. Kendisi çok heyecanlı bir kişi olduğu için bunu belli etmemek adına üyelik formuna adını bu şekilde girmiş  safım. Nickname ile üye olunca tanınmayacağını ve sorduklarıyla yazdıklarının sonrasında kimsenin kendisiyle alay etmeyeceğini düşünüyor aklınca. Şaşarım ben onun aklına ya neyse... ) Serinkanlı hemen ikinci forum başlığını açar.

- Tanışmak istiyorum...

    Serinkanlı bu başlığın altına kendince önemli sandığı sitenin üyeleriyle yakından tanışmak ve bu sayede öğreneceği bilginin sınırlarını genişletmek bir an önce alim olmak isteğiyle yazısını şöyle sürdürür.

- Sitemizin değerli üyeleri ben siteye yeni üye oldum. Grafiker olmak istiyorum. Kendimi bu iş için yetenekli görüyorum. Çaba desen o da var. Tek eksiğim bilgi. Onu da sizin sayenizde inşallah kazanıcam. Sizleri yakından tanımak istiyorum. Ne yer ne içersiniz? Sevdiğiniz müzik, hobileriniz, fobileriniz, varsa eğer köpeğinizin adı, kedi besleyenlere sözüm yok ama ben sevmem kedi dediğin hayvan nankördür bir kere. En iyisi siz de benim gibi kendinizi anlatın da ben de bu arada grafiker olmaya başlayayım. Geçenlerde beş dakikada bir iş yaptım herkesin ağzı bir karış açık kaldı ama yaptıklarımı hangi işyerine göstersem bana tuhaf bir şekilde baktılar ve biz sizi ararız dediler. Hadi siz de kendinizi anlatın biraz yani.


    Yazıyı yazar, gönderir ve cevabı için beklemeye başlar. Aradan geçen birkaç dakika sonrasında yazdığı forum başlığının altı birden dolmaya başlar. ilk yazan kişi;

- Bilader burası grafikerlerin takıldığı bir site. Burada kedi, köpek muhabbeti olmaz. Yazdığın yazılara dikkat et.

Bir başkası ise şöyle yazar;

- Serinkanlı aramıza hoşgeldin. Önce sorduğun soruyu beğendim. Şimdi bak sen bu tür soruları sormasan da konuya yönelsen diyorum. Mesela hangi programları biliyorsun vs. gibi...

Hemen peşine bir başkası;

- Bilader sen ne iş yapıyorsun. Bu sitenin amacının farkına varamamışsın sanırım. Konu dışı forum başlıklarını siliyoruz haberin olsun.

Bu yazıyı görenlerden bir başkası da;

- Bu ne kardeşim her açılan başlığı siliyorsunuz. Site içi demokrasiden söz edenlere bu yakışıyor mu.? Yeter artık uyguladığınız bu sansür. Üyelerin haklarına da biraz olsun saygı istiyoruz bu kadar da olmaz ki.


Bu yazılanlardan sonra gerilen ortamı yatıştırma görevine kim tarafından atandığı belli olmayan abi modunda duayen konumunda uzlaştırıcı kimliğindeki bir kişi alır eline klavyeyi ve başlar yazmaya;

- Tam da bam teline dokundunuz ortamın. Herkes biraz sakin olsun bakalım. Sağdan sayıyorum ama sitedeki o eski havayı estiren kişileri içtimada göremiyorum. Yönetime de hak verin ama üyelere de şans tanıyın. Kendinize de gelin desem mi acaba kim geliyor bakiyim kendine..? Gelmeyenler için de şunu söylemek isterim bir gün tesbit edin biz size gelelim. Doruğa çıkmış heyecanın ateşini biraz düşürelim. Az düşünüp çok kaşınalım kendimizi sukunete davet edelim. Aranızda bu konu ile ilgili daha önceden davetiye tasarımı yapmış birisi varsa yollasın. O yollasın ki biz de yaptığına bakalım. Hem eğlenelim hem gülelim. Ah ahhh nerede sitenin o eski hali. Özledim valla.

    
Serinkanlı ismini kendisine yakıştıran ve siteye ilk üye olduğunda heyecandan eli ayağı titreyen kardeşimiz sorduğu masum bir soruya verilen cevapların aslında kendi dünyasında karşılığının çok basit olduğunu biliyordu. Bilmediği şey ise bu tür ortamlarda var olan ama kendisi gibi düşünmeyen kaşarlanmış klavye bıçkınlarının onun sorduğunu anlamak ve anladığını olması gerektiği şekilde cevaplamak yerine kendi kişisel kaygılarını o alana taşımak düşüncesiydi. Serinkanlı kardeşimiz bu durum karşısında kendisini bir an çaresiz hissetti. Oysa ki o yaşamında bu tür soruları kime sorsa karşılığında en azından bir ikisine kendince gördüğü mantıklı cevapları hemen alabilirdi.

    Aslında konu onun için çok basitti. Sorduğu soruya istediği cevapları alması bu kadar zor muydu..? Elbette zor değildi ama onun bilmediği şeyler, onun anlayamayacağı kadar tuhaf durumlar vardı. Konuya cevap verecek kişiler aslında yazdıklarıyla ona cevap vermek yerine öncesinde kendi aralarında oluşan başka durumların küçük hesaplarının faturalarını kesmekle meşguldüler. Ortalık bir anda toz dumana boğulmuş konunun kim tarafından ne olarak başlatıldığı bir kenara bırakılmış kişilerin içlerinde gizledikleri kişisel düşünceler ortalığı bir anda harman yerine döndürmüştü. Saplar samanlarla akraba olmaya tam başlamışken ortaya fırlayan bir kişinin yazdığı yazı heyecanı doruklara çıkarmaya yetmişti. O bizim Serinkanlı kardeşimizden başkası değildi...

- Ben hayatımda bu güne kadar bu kadar anlamsız ve tuhaf şeyler yazanları bir arada görmedim. Ben size çok basit bir soru sordum. Siz kalktınız konuyu nerelere götürdünüz. Kendisine yönetici adını yakıştırandan tutun da moderatör olduğunu sanan kişiye kadar alayınız bir adam etmezsiniz. Hadi bana eyvallah. Sizi kendinizle başbaşa bırakıyorum.

.............................................................

    Sanalsanmasyon hastalığının ilk belirtilerinin ortaya çıkması öncelikli olarak kişinin içerisinde bulunduğu ruh halinin ikircikli bir noktaya gelmesiyle başlar. Kişi içerisinde bulunduğu konumu, durumu, etki ve yetki düzeyinin sanal noktadan sanmasyon noktaya doğru geldiğini düşünerek benliğinde varolan o güne kadar gizli kalmış duygularını esir olmaktan kurtarıp özgür bırakmaya başladığında birinci aşamayı tamamlamış demektir. 

    Artık bu kişilik durumu onun için vazgeçilmez bir noktaya gelmiş, bulunduğu ruh hali onarılamaz yaralar almaya başlamıştır. Kişi bulunduğu durumu kabullenmez, hayal alemindeki konumunu gerçek yaşamla bağdaştırır. Bu aşama yakalandığı hastalığın ikinci ve geri dönülmez evresine tekabül eder. Bu noktadan sonra artık bu karşı konulmaz geri dönülmez durum onun benliğini sarar, kumandanın kimde olduğuna bakmadan sanki herşeyi kendisi organize ediyormuş edasıyla hareket etmeye, dağların doruklarında dolaştığı hissini düşüncesinde benimsemeye başlar. Bir üst aşama ve bir daha. Gerçek yaşamla artık bağları kopmuştur. Bağlandığı modemin kablosundan içeri doğru süzüldüğünü hisseder fiber optik ortamın çekiciliğini beyninin olmayan kıvrımlarıyla bütünleştirir. Köprüleri atar, gemileri yakar veee perde...

    İnternet ortamında bulunan kişilerin gerçek yaşamda karşılıklarının olmadığı düşüncesinde olan herkesin aslında yanlış bir düşünce yapısı içerisinde olduklarını anlamaya başladıklarında gelecekleri noktanın geri dönülmez bir aşama olacağını ve içerisine düştükleri pişmanlık duygusunun onları ne yazık ki geri döndürmek için yetmeyeceğini bilmeleri gerekir. İnsan kendi düşünce yapısı, davranış biçimi ve alışkanlıkları ile bulunduğu her ortamda varlığını göstermek durumundadır. Kişileri girdikleri ortamda kendi düşüncelerinden soyutlamak belirli bir formasyona tabi tutmak ancak insanın beyninin yıkanmış olmasıyla mümkündür.

    Aklının başında ve başının içerisinde bir beyninin olduğunu bildiğimiz insanın üyesi olduğu sitelerin yapılarına uyum sağlamakla o yapıya tüm benliği ile teslim olmasını beklemek ayrı şeylerdir. Kişinin tüm benliği ile bağlandığı yapıya teslimiyeti ancak çarpık düşünce yapısını savunan kafatasçı yaklaşım biçiminin ürünüdür. Sağlıklı bir bakış açısına sahip insanlar içerisinde bulundukları yapıyı kendilerinde bulunan özelliklerle donatırlar. Saplantılı düşünce biçimine sahip olan kişiler ise bulundukları yapının psikolojik dengesini bozan kişiler olarak ortada kalmaya mahkumdurlar.

    İnternet üzerinden yayın yapan siteleri oluşturan insanlar kanıyla, canıyla, düşünceleriyle, inançlarıyla, bakış açılarıyla vardır. Kişileri bu yapılarından sıyırıp onları farklı yerlere oturtmak isteğinde olanlar ise ortaya çıkan durumun çözüm noktasında içerisine düşecekleri çaresizliğin faturasını kişilikleriyle ödemeye mahkumdurlar.

Saygılar...